Anksiyete bozukluğu, bireyin günlük yaşamında karşılaştığı bir durumu veya nesneyi olduğundan daha çok tehlikeli görmesi ve durumdan/nesneden gereğinden fazla endişelenmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. Anksiyete sürecinde vücudumuzda bazı fizyolojik ve psikolojik tepkiler gelişmektedir. Çarpıntı, ağız kuruluğu, sinirlilik, kas gerilmesi, ağrı, terlemek, nefes almada güçlük çekmek bu belirtilerden bazılarıdır.1
Anksiyete bozuklukları, bireylerin semptomlarını tetikleyen veya kötüleştiren durumlardan kaçınmasına neden olabilmektedir. İş ve okul performansları, kişisel ilişkileri bu durumdan etkilenebilmektedir. Genel olarak bir kişiye anksiyete bozukluğu tanısı konulabilmesi için korku veya kaygının şu özelliklere sahip olması gerekmektedir:2
-Durumla orantısız olması veya kişinin yaşına uygun olmaması
-Normal davranma yeteneklerini engellemesi
Ortada endişelenmeyi gerektiren gerçek bir neden yokken ya da nedeni olsa bile durumla uyumsuz, aşırı ve denetlenemeyen nitelikteki endişe hastalığın temel belirtisidir. Kişi çoğunlukla endişesinin aşırı olduğunun farkındadır, ancak bunu kontrol edememektedir. Çevresinde “aşırı evhamlı” olarak tanınmaktadır. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma diğer önemli belirtilerdir.3
Yaygın anksiyete bozukluğuna sıklıkla bazı bedensel belirtiler eşlik etmektedir. Örneğin nedensiz yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları, yutma güçlüğü, titreme ve seyirmeler, terleme, mide bulantısı, sersemlik hissi, sıcak basması ve tahammülsüzlük bu bedensel belirtilerden bazılarıdır.3